Formspring bobiler.örg Facebook bobiler.örg Twitter RSS Feed

Buraya bi şeyler yazalım da sahipsiz sanmasınlar.

Uzun zamandır yazmamışız bekleyin geliyorum bi sn.

İnternet yokken ne yaptım



Malumunuz tam 9 ay sonra internetime kavuşurken, blog falan yazmamak olmazdı. Kısa bi şeylerle başlayalım bakalım. Efenim internet yokken naptım:

*İnternet Cafeye gittim.

*Sınava hazırlanmadım

*Ders çalışmadım

*Aşık oldum

*Bol bol aile kavgası ayırdım

*Çok arkadaş kaybettim

*Kaybettiğim kadarını kazandım

*Hayatımdan bazı orospu çocuklarını çıkardım

*Bazılarına karşı ayıq oldum

*Ekonomik olarak fakirleştim

*Tecrübe olarak zenginleştim

*Hala realist olarak yaşamadım

*Yine sürreal takıldım

*Bol bol cinsel içerikli muhabbet ettim

*Bol bol bilgisayar oyunu oynadım

*Bol bol dergi okudum

*Galatasaray’ın şampiyonluğunu kutladım

*Az az alkol aldım

*Çok çok nargile aldım

*Yine sikimsonik rüyalar gördüm

Hemen hemen böyle geçti dokuz ay. Bu yazı biraz, ‘köşesini doldurmaya çalışan bilgi fakiri köşe yazarı’ yazısı gibi oldu ama sağlık olsun. Sonraki postta telafi ederiz. Hoşçakalın…

Fanta Gençlik Rezaleti




Yaz zamanının gelmesiyle birlikte daha çok genç kesimin ilgisini çeken festivaller kapsamında konserler verilir. Bu konserler su götürmez bir gerçeklikte genç kesim için yapılmıştır. Yani öyle çoluk çocuğun girmesi biraz absürt bir durumdur.

Yukarıda dediklerime dikkat edin çünkü birazdan anlatacaklarım dünyanın kaderini değiştirebilir.






Her neyse festivallerden bahsediyorduk. İstanbul ve çevresinde yaşayan arkadaşlar bu konuda biraz daha şanslılar. Bir tarafta Sonisphere, diğer tarafta Rock’n Coke, kafayı çevir açık hava konserleri falan derken seçenek çokluğundan nereye gideceğini şaşırıyor insan bazen. Fakat benim gibi Diyarbakır’da yaşayan bi insansanız ya bir sanatçının özel olarak gelmesini bekleyeceksiniz ya da benim gibi bilgisayarınıza “Linkin Park-Road to Revelation” DVDsini indirip salonda hem konser izleyip hem da halay çekeceksiniz. Neyse ki elimizden düşürmediğimiz içecekleriyle, (!) Fanta bizi bu dertten kurtarıp bir gençlik festivali düzenleyerek sanatçıları çeşitli şakalı, eğlenceli stantlarla ayağımıza kadar getiriyor ne güzel.

Şimdi Fanta’nın bu festivali düzenleme amacı malum. Daha çok Fanta satılsın, herkes turuncu olsun! O adamlar orda çile mi çekiyor, eğleniyor mu siktir et önemli değil! Ben de işin tam bu noktasına değinmek istiyorum

Olayımız şu: Ben Fanta Gençlik Festivali’ne gittim (Artık FGF yazacağım anlayın) sonra orda 1 ölü 1 yaralı. Ölen arkadaş psikolojim, yaralı arkadaş ise ruhum.






Arkadaş böyle rezalet olamaz! Oysaki gün çok güzel başlamıştı. Stantlar gezilmiş, eğlenilmiş konsere hazırlanılmıştır. Konser vakti geldiğinde ise zurna zırt demiştir. Türk aklıyla önlere sokuldum amacım maNga’yı ilk kez canlı görmek ve bu anı özel bir şekilde yaşamak. Neyse güzelce bir yere kuruldum konser vakti ilerledikçe usul usul ilerliyoruz fakat o da ne? Ortam iyice sıkışıyor ve herkes öne geçmeye çalışıyor. İşin ilginç tarafı bunlar olurken konser başlamış durumda.

Size biraz öne geçmeye çalışan tayfadan bahsedeyim. Hani festivalin önünde gençlik ibaresi vardı ya, onu bi güzel siktir edin. Çünkü konser alanında %50 genç, %30 teyze, %20 çocuk vardı. Ulan teyze senin gençlik festivalinde işin ne? Kocan yok mu, örgün yok mu, şişin yok mu, dizin yok mu? Hadi sizin Tarkan için geldiğinizi varsayıyorum. Ulan o zaman bırak maNga’yı dinleyelim biz gençler. Yok illa geçeceksin öne için rahat edecek değil mi? Çocuklar zaten işin tuzu biberi. Aralardan geçiyorlar fare gibi oruspu çocukları.

Şimdi siz diyeceksiniz “Burak, bu insanların eğlenmeye hakkı yok mu?” diye. Evet var, sonuna kadar var ama yani bu kadarda olur mu Allah aşkına? Ben’de çocuktum. Benim zamanımda Teoman gelmişti D.Bakır’a, benimde deli gibi Teo dinlediğim döneme geliyordu. Ben çok ağır eşek olduğum için mi gitmemiştim Teo’ya? Yoksa çocuktum diye mi, tek görevim saklambaç oynayıp komşu ziline basmak diye mi? Bi düşünün bakalım. Benim annem açık hava konserlerinde bulunmuş bi insan. Annem salak diye mi gitmedi bu festivale yoksa gençlik ibaresine bakıp “Hıı gençler içinmiş bu tamam” şeklinde düşündüğü için mi?

Amacım maNga dinleyip çıkmaktı zaten, Tarkan’ı beklemiyordum bile. Ama onu bile zehir etti bunlar bana, maNga bitmeden çıktım alandan. Şansa bak ben çıkarken havai fişek falan patlattılar herkes mi bana karşı lan? İşte güzel geçmesi gereken bir gece daha götümüze girdi. O günden sonra tek bir şey diyorum kendi kendime: “Bir daha parasız konsere gideni siksinler”

FESTİVALDEN NOTLAR
*** maNga sahnede yeni bir albüm çalışmasından bahsederken arkamda, benden kısa bir kız olabildiğine cırtlak sesiyle “Feeeermaaaaan, Yağmuuuuur, Ceeeeem” diye bağırdı. Ulan kahpe sik kadar boyun var, sahneye uzaktasın, görünmüyorsun. Ferman sana mı bakacak, o pis suratına mı bakacak?
*** Konserin bir bölümünden kürek kemiğimin yumuşak ama ağır bir doku tarafından ezildiğini hissettim. Arkama döndüğümde koca memeli bir teyzenin “Big Boobs Attack”ine maruz kaldım. İşin kötü yanı bu atak +15 Psychal Damage verdi :(
*** Ben festival alanını terk ettikten sonra kavga çıkmış. Çıkmasa ayıptı zaten. Anlatanlara göre son görülen şey havada birinin kafasına doğru süzülen şezlong şemsiyesiymiş. Hayat ne garip şemsiyeler falan.

Bir kıza açılırken yaşadıklarım (Acı ama gerçek!)

*Bu blog yazısı 23 Aralık 2010 tarihinde Oyungezer Online'da tarafımca yayınlamıştır. Olaylar tamamiyle gerçektir

Nerden başlasam bilmiyorum canlarım. Başlık bile çok eğreti duruyor biliyorum ama en iyi bu şekilde anlatabilirim…


“Ne anlatıyor bu deli?” demeyin. Olay açık, dersaneden bir kızı “seviyordum” ve ona teklif etmeye -bu tabiri her ne kadar sevmesem de- karar vermiştim. “Eee bundan doğal ne var ki?” diyebilirsiniz ama demeyin! Ben öyle çok kızla çıkmadım ki, hiçbir zaman o kurt adam ben olamadım :)


Aslında her şey hazırdı; konuşmalar, buğulu sözler, ikna çabaları. Her şey kafamda bitmişti. “Sevdiğim” kıza teklif etmeye hazırdım. Çarşamba günü arkadaşlar aracılığıyla kıza haber gönderdim ve konuşmak istediğimi bildirdim. Dersimi iyi çalışmıştım, onu kaybedemezdim. Bu yüzden teklifimi kabul etmezse arkadaş kalmayı isteyecektim ondan. Cumartesi günü sabah sıfır adrenalinle derslere başladık, ders çıkışı bir kafede buluşup onunla konuşacaktık. Derslerin sonuna gelindikçe kalbim hızlanıyor, vücuduma ekstra adrenalin pompalanıyordu. Vazgeçmek istedim ama çok geçti.



Son zil çaldığından hemen kendimi dışarı attım. Polifonik dersane zili ölüm marşı gibi geliyordu kulağıma. Kız geldi, kafeye gittik ve yerlerimize kurulduk.

(Ulan yalnız şu an kendimi erotik hikaye anlatıyor gibi hissediyorum. :D)



Kıza uzun bir süre baktım ve konuşmaya başladım:



(+: Ben)

(-: Kız )



+ Ya ben dersanenin ilk gününden beri senden hoşlantı demeyelimde yeaani bir sevme durumu var. (Evet aynen bunu dedim :) )

+ Ama sana teklif etmek istemiyorum daha doğrusu korkuyorum çünkü kabul etmeyeceğini tahmin ediyorum. Yanlış mıyım? (Bak bak burada nasıl pası kıza attık)

- Teklif etmeden bilemem.. (Burada hafiften tebessüm etti)

+ Nasıl yani? (O sırada içimden “hass.. kabul edecek lan!” diye seviniyorduuum ki)

- Bak ben seni anladım: Sen beni seviyorsun, ama kabul etmem ve beni kaybedersin diye teklif etmiyorsun değil mi?

+ Hah evet! Onun için ben seninle arkadaş kalmak istiyorum!


Buraya kadar her şey “eh işte” gitmişti sonra kız eline aldı sazı:

Öncelikle doğru düşünmüşsün teklifini kabul etmeyecektim. Şöyle bir laf var bilmem bilir misin? ‘Ben yari gül diye koklarım..'” falan filan diye bi laf edince ağzına sandalye ile vurasım geldi, hiç sevmem öyle özlü sözler. Ben efendi efendi konuşmasının bitmesini beklerken kız, “Ayrıca arkadaş kalmak istediğini söylemişsin ama biz arkadaş değildik ki arkadaş kalalım” dediği an şerefsizim yerin dibine geçtim. O kadar yapılan hazırlık, ayna karşısında verilen çok bilmiş cevaplar… Hepsi önemsizdi artık. Kız topu 90’a çakmıştı, kapak yapmıştı, paramparça etmişti. Resmen inci sözlükte @2nin tecavüz ettiği @1 gibiydim. Hiç konuşmadım sadece haklısın dedim, oldukça eziktim.


Sonra kız “Tamam seninle yine selamlaşırım falan ama artık aramızda öyle samimiyet olmaz “ diyerek beni avuttu. Daha doğru bi tabirle işini bitirdikten sonra 100 dolarını komidinin üstüne bıraktı..

Neskafesini içip kalktık sonra görüşürüz dedikten sonra (Hee görüşürüz :) ) ayrıldık. Ve bugün ilk kez kapının önünde karşılaştık, birkaç saniyelik bakışmadan sonra selam verip hızlıca uzaklaştım.

İşte böyle canlarım. Çok kırgınım şu an ama istediğiniz gibi dalga geçebilirsiniz, canınız sağolsun. Hala çok kötüyüm ben ama ağlasam mı ki? :(

İstemiyorum Hiçbirinizi!




Bu sefer giriş yazısı yazmamaya karar verdim, çok net konuşacağım. İstemiyorum hiçbirinizi!

Ben çok seviyorum arkadaşlarımı, çok değer veriyorum. Bazıları bunun aşırı olduğunu söylüyor ama napayım işte seviyorum var mı ötesi? Evet var.

Elimden geldikçe iyilik yapıyorum hepsine, mutlu etmeye çalışıyorum ama arkamdan iş çevirmeler başlıyor sonra. Siz söyleyin bakayım, mübah mı bunlar? Anlamıyorum niye? Ulan ben senin iyiliğini istiyorum, sen üzülme hiç bir zaman istiyorum ama senin yaptığın şu şeye bak! Yakışıyor mu lan sana? Yakıştırıyor musun acaba bu pisliği üstüne?

Ne oldu diye sormayın Allah aşkına. “Dost bildiklerim hayatımı skiyorlar günden güne.” Cevabını verdirtip ergene çevirmeyin beni. Öyle bi şeyde var mesela. Ergen tribi gibi duruyor, lafta edemiyorum.

Zaten yukarıda belirttim sormazsınız daha ama cidden yetti lan. Her seferinde söz veriyorum kendime; yok diyorum, bir daha diyorum, değer vereni sksinler diyorum, yine değer veriyorum. Galiba biraz şerefsize benziyorum (ahahayt zor anlarda bile espri yapmak)

Cidden gidin zarar verecekseniz, ben kırılmam. Bilgisayarım var benim, oyunum var, şuyum var, buyum var! Yalnızlığın nasıl bi şey olduğunu biliyorum. Çoğu insana acı verir fakat ben sklemem; Çünkü müziğim var benim, kulaklığım var! Bunlarla hayat güzel geliyor bana.

Evet çok net söylüyorum! Zararlıysanız bi siktir olup gidin hayatımdan, ben çok iyiyim zira. Ama kalıpta zarar verdiğiniz her gün beni yıkıyorsunuz*


* Kendime söz verdim bundan sonra. Hayatıma çomak sokanın hayatına sokarım.(Abi çok güzel laf söylüyorum da ergen tribi gibi duruyor :( )

Şu Hayatta Beni Üzen Bir Kaç Kız İçin Yazd… GİYDİRİYORUM KISACA!

Evet, yazıya başladığımda saat 22.53’ü gösteriyor. Evde kimse yokken uzun bir aradan sonra bi şeyler kusayım dedim.

Yine aşktan bahsedeceğim. Yahu ben bu aşktan ne kadar çok bahsediyorum değil mi? Değil işte. Aşkın o pis vıcıklığından bahsetsem aynı şeyleri söyleyecektim, doğru. Fakat her seferinde aşkın o pis ve irinli yüzünden bahsediyorum. Çeşit çeşit pisliği var o yüzün! Neyse lan niye buraya kadar geldim bilmiyorum, amacım sadece bir giriş hazırlamaktı fakat konuyla pek alakasız oldu gibi eheh. Neyse efendim kısaca, “Gerçekten bir şeyler hissettiğim (hoşlanmak fiilini pek sevmiyorum) kızlara (3 tane) ithafen yazılan bir yazı” var karşınızda. Ama önce çayı demlemem lazım 1 dakika bekleyin geliyorum. (1 dakika sonra) Geldim! Biliyor musunuz çay içmezsem kafam çalışmıyor. Hah ne diyordum.

İsterseniz kısaca aşk hayatımdan bahsedeyim:



Evet, benim aşk hayatım 500x300 px boyutunda beeeembeyaz bir resim. Tık yok yani. Tamam lan o kadarda değil! Şöyle anlatayım birkaç makara amaçlı ilişkilerim oldu fakat gerçek anlamda sevdiğim hiçbir aşktan galip çıkamadım. İşte bu mağlubiyetle çıktığım üç aşkın ikisine kısaca bi göz gezdirelim. Diğeri ne oldu diye sorarsanız. Sevdiğim kırmadan kabul etmedi beni. Asıl olayım kasaplarla benim!


Hedef: E** D****
Yaş: 18 olması lazım - :b –
Zorluk Derecesi: ***
Mekân: Cafe

— Kızla sözleşilir, buluşulur, konuşulur. Niyet açılır, kabul edinilmez, arkadaş kalmak istenir, “biz arkadaş değildik ki arkadaş kalalım” cevabı alınır, göt olunur.

YANLIŞLIK: İnsan gibi yaklaşmamak
DOĞRULUK: İnsan gibi yaklaşmak
YANLIŞLIĞIN SEBEBİ: eee benide dersanede 500 kişi sevseydi bende kendime aynı cevabı verirdim.


Hedef: B**** Y********
Yaş: 18 olması lazım
Zorluk Derecesi: *
Mekân: Mezuniyet Gecesi @ Kervansaray Otel

— Mezuniyet gecesine gidilir, tıksırana kadar içilir, kızla konuşulur, “sevgilim var” cevabı alınır, göt olunur, yerine oturulur.


YANLIŞLIK: Umut vermek
DOĞRULUK: Umut vermemek
YANLIŞLIĞIN SEBEBİ: Boştun o zamanlar dimi? Bende boş olaydım bende bana yanaşırdım.

İşte böyle sevgili arkadaşlar. Karar sizin. (O değil de çok saçma bi yazı oldu lan ama çaktırmıyorum)

Hello World... Damn Hello World





Ben aşıktım…
Çok aşıktım…
Aşırı derecede aşıktım…
Aşıktım lan işte…



Merhaba Dünya! Ben Burak. Aşkta her zaman yenilmiş Burak.


Hep yara aldım bu yolda. Nedense fazla güldüğümü hatırlamıyorum. Tebessüm etmiş olabilirim bak. Ama millet kahkaha atarken ben hep karanlık köşeden izledim olanları.


Ben 3 kere aşık oldum biliyor musun Dünya?

İlki daha hayatın başında, 1. sınıfta, ikincisi 2008’de, üçüncüsünün ise acısı hala taze, şuralarda bi yerlerde. Peki hiç mi suçu yoktu onların? Birinin suçu yoktu bak, benimdi bütün suç.

Ama biri vardı, şu anda da var o, gözlerimin önünde çoğunlukla. İşte o. Çok fena etti beni bu son günlerde.

Çok merak ediyorum hiç mi düşünmedi daha vefalı cevaplar vermeyi. Ben ona şefkatle yaklaşırken onun beni bozması, hayatımı sikmesi çok mu önemsiz duruyor.

Ulan hiç mi düşünmedi ben daha nasıl açılırım bir kıza?

Yoook düşünmezler! Dünya hep kendi etraflarında döner. Bunu en başından fark etseydim keşke. İnan ki gitmezdim yanına, bekleseydi mal gibi!

Ulan Dünya sen niye dönersin ki onların etrafında? Gel biraz yamacıma, sar beni, en parlak renklerini zerk et bana, varsın bu olsun uyuşturucum ama gel be Dünya!

Hep hak etmeyenin yanında döndün be Dünya. Onlar hep kırdı birilerini sayende. Aslında seninde suçun yok be Dünya, insan puşt olmasın!

Bilmiyorum Dünya, ben mi gerizekalıyım, onlar mı çakal? Tek bildiğim bunlara artık yenilmemem. Ben sindikçe içime bunların götü kalkıyor çünkü…